Manisa, yurdumun, Ege’deki güzel kenti… Tarzanı ile meşhur olduğu kadar, Morris Şinasi ile de tanınır. Günümüzde metruk bir bina haline gelmiş olan ünlü bir çocuk hastanesi vardı…”Moris Şinasi Çocuk Hastanesi” çokları adını bilirde, hikayesini bilmez. Manisalı Morris Şinasi’nin hikâyesi şüphesiz ki insanlığa ilham veren bir hikayedir ve bu isim, İstanbul’daki Vefa’nın sadece bir semt adı olmadığını söyler bizlere, insanlığı anlatır… Öte yandan Anadolu’da bir zamanlar Esterlerin, Moizlerin, Klaraların ve Hayimlerin yaşadığını ve izler bıraktığını anlatır. İnanın yazımı okuduktan sonra çoklarınız kendi kendinize soracaksınız “Şimdi nerede bu insanlar?” diye “Yok” diyenleriniz de olabilir belki ama ben inanmıyorum bu söze, aramızda hala da Morris Şinasi gibileri vardır diye düşünüyorum.
Tarihi biraz geri saralım, o nostaljinin yaşandığı naftalin kokan sokaklarda dolaşalım sizlerle isterseniz,
“ Eeee Esra, sadete gel, kim bu göklere çıkarttığın Morris Şinasi ? “ dediniz mi içinizden.
Öykümüz şöyle başlar, 1855 yılında Manisa’da “Sefarad Yahudileri”nden fakir bir ailenin erkek çocuğu dünyaya gelir, ismini Morris koyarlar. Morris dokuz yaşında Difteri hastalığına yakalanınca ölümle burun buruna gelir, fakir aile çaresiz kalıp, evlatları için artık dua ederken, yardımsever Şinasi isimli bir Müslüman doktor imdatlarına yetişir, bu bulaşıcı ve ölümle sonuçlanan hastalığa yakalanmış Morris adlı çocuğu iyileştirerek hayata döndürür, bu mucize doktor fakir aileden hiç para almamakla birlikte, tedavi sürecinde kullandığı ilaçların parasını da kendi cebinden öder, Morris hayatını kurtaran bu Müslüman doktora minnettardır, ailesi Dr.Şinasi’nin onu kurtarmasından dolayı doktora olan şükranlarını ismini oğullarına vererek gösterirler. Morris Eskenazi isminin yanında artık onu “Morris Şinasi” olarak çağırırlar.
Dr. Şinasi sayesinde hayata yeniden dönen Morris fakir olan ailesine katkı sağlamak için Yahudi mezarlığında bekçi olarak işe girer. Mezarlıkta bekçilik yaptığı günlerden birinde bir Yahudi ailesi mezarlıktaki yakınlarını ziyaret etmek için gelir, fakat bir türlü mezarın yerini bulamazlar. Morris’ten mezarın yerini bulmak için yardım etmesini isterler, ancak Morris okuma yazma bilmediği için yardımcı olamaz, bu duruma çok sinirlenen Yahudi aile Morris’i yetkililere şikâyet eder, okuma yazma bilmediği için bu Yahudi aileye yardımcı olamayan Morris işten atılır.
Parasızlık zordur, her türlü işte çalışıp para kazanmaya başlayan Morris Şinasi, onbeş yaşına geldiğinde kardeşi Salamon’u da yanına alıp parasız pulsuz bir halde Manisa’dan ayrılır, sığır taşıyan bir gemiye gizlice binen iki kardeş yolculuğun sonunda kendilerini İskenderiye Limanın’da bulurlar. Yeni hayatları başlamıştır, İskenderiye Limanın’da hamallık yapmaya başlayan kardeşlerin Yunan tüccar Garafollo ile tanışmaları hayatlarını değiştirecektir. Garafollo tütün ticareti ve sigara imalatı yapan zengin bir iş adamıdır. Morris ve kardeşini görür görmez yanına alır, Morris’i öz evladı gibi görür 15 yıl birlikte yaşarlar, ona tütün ve sigara işinin inceliklerini öğretip her konuda görgüsünü bilgisini aktarır, Morris 30 yaşına geldiğinde Garafollo ona şansını “Yeni Dünya” denilen Amerika’da denemesini teklif eder ve yanına 25.000 dolar sermaye vererek onu Amerika’ya gönderir.
İşte Morris Eskenazi için Amerika yolculuğu böyle başlamıştır. Amerika’ya ayak bastığında adı ve soyadı sorulur. Morris’in aklına o 9 yaşındayken hayatını kurtaran doktor gelir, gözleri dolar ve hiç tereddüt etmeden adının Morris, soyadının Şinasi olduğunu söyler ve böylece “Morris Şinasi” tescillenmiş olur.
Morris Şinasi okuma yazma bilmez ama pratik zekalıdır, o yıllarda sigaranın elle sarıldığını, tükürükle yapıştırıldığını gören Morris, biraz düşünür ve ilk sigara sarma ve yapıştırma makinesini icat eder, Chicago Beynelmilel Fuarı’nda kendi icadı olan sigara sarma ve yapıştırma makinesini sergiler, bu makine büyük ilgi görür, burada kazandığı para ile hem Garofolo’ya olan borcunu öder hem de bir iş kurabilecek kadar sermayeye sahip olur. Yıl 1903’e geldiğinde Morris, Amerikalı bir tüccar olarak Osmanlı Devleti’nden tütün satın almaya başlar. Ege tütününü iyi tanır ve bağlantıları da vardır, bu bağlantı avantajını kullanır, kısa sürede önünde geniş ufuklar açılan Morris o yıllarda İskenderiye’ye birlikte gittiği, sonra Manisa’ya dönen erkek kardeşi Solomon’u da ABD ye getirir.
New York’ta Brodway 120, Sokakta “SCHINASI BROTHERS COMPANY” isimli bir sigara fabrikası kurar. Kurduğu bu fabrikada Türkiye’den götürdüğü tütünleri kullanan Morris, kısa zamanda Türk tütününden ürettiği sigaralarla üne kavuşur. Türkiye’den özellikle Manisa ve Akhisar civarından aldığı tütünleri ve bu bölgeden götürdüğü usta ve kalifiye işçilerle yüksek kalitede ürün elde etmeyi başarır.
1903 yılında Selanik’te iş arkadaşı olan Jozef Ben Rubi’nin kızı Laurette ile tanışıp evlenir. Victoria, Juliette ve Altina isimli üç kızı ile Leon isimli bir oğlu olur.
Artık Morris çok zengindir, Yunanistan’da bir basın toplantısında gazetecilerin uzattığı kâğıttaki soruya bakar ve gazeteciye dönüp,
– Ben okuma yazma bilmem sen oku der.
Ardından başka bir gazeteci de şöyle sorar,
– Okuma, yazma bilmeden bu kadar zengin olmuşsunuz, bir de tahsilli olsaydınız kim bilir ne olurdunuz?
Morris Şinasi acı acı güler.
– İyi bir mezar bekçisi olurdum! der.
Yıllar yılları kovalamış, Morris Şinasi artık yaşlanmış, 1916 yılında ise sahip olduğu şirket haklarını American Tobacco Company’e satarak iş hayatını noktalamıştır.
1929 senesinde hayata gözlerini kapatan Morris Şinasi’nin servetinin On milyon dolardan fazla olduğu bilinmektedir, fakat asıl olay vasiyetinin açıklanmasından sonra yaşanır. Morris Şinasi servetinin bir milyon dolarını doğup büyüdüğü şehir olan Manisa’da kendi adını taşıyan bir çocuk hastanesi yapılması için bağışlamıştır.
Bir milyon dolar çok büyük bir paradır, öyle ki Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinin neredeyse yarısı kadardır, vasiyetini gerçekleştirmek için eşi Laurette Türkiye’ye gelir, zamanın Başbakanı İsmet İnönü ile Sağlık Rakanı Refik Saydam’ın karşısına çıkar, Morris Şinasi’nin vasiyetini anlatır, herkes şaşkınlıkla dinlemektedir, nitekim konu Atatürk’e kadar gider. O dönem gazeteler bu konuyu “Memleketimize bir milyon dolar getiren kadın” manşetiyle sayfalarına taşımıştır.
Yapılan çalışmalar sonucu hastanenin inşaatı 1 yıl içinde tamamlanmış ve hastane tam da vasiyetteki gibi “Morris Şinasi “ adıyla 1933’te Manisalı vatandaşların yoğun katılımı eşliğinde açılmış. 85 yıl boyunca durmaksızın hizmet veren hastane, Türkiyenin en modern hastaneleri arasında yer almıştır. Yine vasiyetine göre Morris Şinasi’nin yakılan bedeninin külleri hastane tabelasının içine konulmuştur.
Ve burada herkes tarafından bilinen bir söyletininde gerçek olmadığını söylemek isterim.
Halk arasında Morris Şinasi’nin “Marlbora” sigaralarının çıkartıldığı Philip Morris firması ile yakından uzaktan hiçbir alakası yoktur, bu sadece isim benzerliğinden oluşan bir iddiadır, sanılanın aksine Morris Şinasi, Philip Morris adlı firmanın ve Marlboro sigaralarının isim babası değildir. Kronolojik tarih sıralamasına bakarsak, mümkün olmadığı zaten ortadadır.
“Sigaranın zararlı bir alışkanlık olduğunu unutmayalım” Çok zengin olduğu halde Manisa’yı unutmayan Morris Şinasi’yi saygı ile anıyorum.
Yazılarıma göstermiş olduğunuz yoğun ilgiye çok teşekkür ederim, ben başka yazarlar gibi yazılarımı “Laf olsun, köşem dolsun” düşüncesi ile yazmam, yakınımdakiler bilir, her yazımı uzun ve ciddi araştırmalar sonucu kaleme alırım, amacım doğru bilgilerin sizlere ulaşmasıdır.
Başka bir yazım da buluşmak üzere Hoşçakalın , Hoş kalın.
ESRA SONGÜLER
HABERCADDESİ EDİTÖRÜ


























Yorum Yazın