Şimdi kalksam desem ki “Dünyanın ilk Güzellik Yarışması” yurdumuzda yapılmıştır, eminim çoklarınız inanmaz, ben demiyorum tarih diyor. Homeros'un İlyada destanına göre tarihte bilinen ilk güzellik yarışması MÖ 2000'de bugün Kaz Dağları olarak bilinen İda Dağı'nda yapılmıştır. Yarışmacılar Eris, Hera, Athena ve Afrodit'tir. Bu yarışmayı kim kazandı derseniz, şüphesiz ki “Afrodit” ama benim anlatacağım güzellik yarışmaları değil, 1932 yılında “Kainat Güzeli “ Dünya güzellik literatürüne altın harflerle imzasını atan, kızımız Keriman Halis.
Takvimler 1932 yılının 31 Temmuz’nu gösteriyordu, sıcak bir yaz gecesiydi. Belçika’nın Spa kentinde “Dünya Güzellik Yarışması’nın “ yapıldığı salonu iki bin kişi hıncahınç doldurmuş, heyecan doruktaydı. Dünyanın 28 ayrı ülkesinden gelen genç kızlar birer birer podyuma çıkmış, 28 kişilik jürinin önünden geçmiş, sonunda aralarından üçü finale kalmıştı, şimdi bu üç güzel, heyecan içinde jürinin kararını bekliyordu. Sonunda jüri başkanı elindeki zarfı açıp kazananı ilan etti:
Miss Turkey...
Bayrak kırmızısı tuvaletinin yakasına beyaz bir kurdele takmış olan kahverengi gözlü, simsiyah uzun saçlı genç kız salondakilerin alkışları arasında heyecandan donup kalmıştı. Keriman Halis, 28 kişilik jürinin 25’inin oyuyla “Dünya Güzellik Kraliçesi” seçilmişti, sakın bugünkü yarışmalara bakıp aldanmayın, şimdi ben size kalksam 2024 dünya güzeli kim desem çoklarınız bilemez, çok doğaldır ama o dönem için bu etkinlik gerçekten dünya çapında bir olaydı. Kolaymıydı, bir kızımız çıkmış ve Dünya güzeli seçilmişti.
Yarışmanın sonunda kaldığı otelin XIV.Louis tarzında döşenmiş kral dairesinin bütün ihtişamına meydan okurcasına bir köşede kıvrılmış oturuyordu genç kız.
Otelin önünde toplanmış binlerce kişinin kendi ismini haykırdığını duyuyor, yaşadığı mutluluktan gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu.
Babası Tevfik Halis Bey, kızının saçlarını okşarken
“Toparla kendini kızım” dedi, “Bunca insan seni görmek için gelmiş. Balkona çıkıp onları selamlaman gerekiyor.”
“Yapamam baba” dedi; “Türk bayrağı olmadan asla çıkmam oraya” İşte o gece Keriman, otelin önünde toplanan kalabalığın karşısına elinde Türk bayrağı olmadan çıkmamaya kararlıydı. Kraliçenin isteği otel yöneticileri tarafından yerine getirildi, hemen kırmızı atlas bir kumaş bulunup beyaz yastık kılıflarından kesilen ay yıldız atlasın üzerine dikildi, Keriman Halis o bayrakla balkona çıktı ve halkı selamladı.
Ama aşağıdaki kalabalığın alkış sesinden çok, kulaklarında hala birkaç saat önce ayrıldığı salondaki iki bin kişinin ayağa kalkıp haykırdığı şu cümleler yankılanıyordu:
“Vive la Mustafa Kemal”, “Vive la Miss Turquie”
(“Yaşasın Mustafa Kemal, yaşasın Türk Güzeli”)
Müjdeli haber ertesi günkü Türk gazetelerine sürmanşetten “Keriman Halis, dün Belçika’da Dünya Güzeli seçilmiştir” şeklinde yansıdı ve büyük bir coşkuyla karşılandı.
Peyami Safa hiç vakit kaybetmeden şu satırları kaleme aldı:
"Keriman Halis'in tüm dünyaya ispat ettiği şey, yalnız ferdi bir güzellikten ibaret değildir. O, düne kadar kafes arkasında yalnız 'insan yumurtlamaya' yarar, acayip bir kümes hayvanı zannedilen Türk kadını ile bugünün beynelmilel hareketlerine karışan, zeki ve cevval bakışlı Türk kızının farkını meydana çıkardı. Bu olay Türkiye'nin geçirdiği inkilap hakkında yazılmış ve yazılacak kitaplardan ziyade fikir vermek kudretine haizdir"
Dünyada olay olan bu tarihi anları yansıttıktan sonra isterseniz filmi biraz geriye saralım,
Keriman Halis nasıl seçildi? diyecek olursanız onu da anlatayım;
Yarışma Cumhuriyet Gazetesi’nin verdiği bir ilanla başlamıştı, yarışmayı düzenleyen Cumhuriyet Gazetesi kendi sayfalarında verdiği bir ilanla adaylara şu çağrıyı yapmıştı:
“16-25 yaşlarında evlenmemiş, namuslu kızlar ‘hafif ve balo kıyafetiyle’ yapılacak bu seçime katılabilecek; kazanamayanların izzet-i nefislerinin rencide edilmemesi için adları açıklanmayacaktır”
Gülmeyin, ciddi böyle bir ilan vardı, bu güzelleri seçecek jüri ise o dönemin şöhretler resmi geçidi gibiydi. Yeni kraliçeyi, Abdülhak Hamid’den Cenap Şahabettin’e, Vasfi Rıza’ya, Yunus Nadi’den Peyami Safa’ya kadar dönemin ünlü yazar ve sanatçıları seçeceklerdi.
Maalesef yarışmaya katılım çok düşük olmuş, Keriman Halis sadece sekiz aday arasından birinci seçilmişti. Hatta zamanın yüksek trajlı gazetesi olan Son Posta “Keriman Halis Türkiye güzeli değil, olsa olsa Cumhuriyet Gazetesi güzeli olur” diye dalgasını bile geçmişti. Ama bu eleştiriler dikkate alınmadı, halk Keriman’ı çok sevdi ve benimsedi.
Keriman güzellik yarışmasına giderken, yanında sadece babası vardı, onu yolcu etmeye gelen kimse yoktu ama dönüşü muhteşem olmuştu.
Yarışmanın ardından Türkiye’ye dönüşünde Keriman Halis’i Sirkeci Garı’nda büyük bir kalabalık karşıladı. Kendisine 30 bine yakın kutlama telgrafı gönderilmişti, yerli ve yabancı dergiler adeta onu kapaklarına taşımak için yarışıyorlardı.
Mustafa Kemal Atatürk ise bir mesaj yayınlayarak kendisini tebrik etti, şunları söylemişti:
“Türk ırkının soylu güzelliğinin daima korunduğunu gösteren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz. Türk milleti, bu güzel çocuğunu şüphesiz samimiyetle tebrik eder. İftihar ettiğimiz tabii güzelliğinizi, fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık bir olgunlaşmanın gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi yüksek kültürde, yüksek fazilette birinciliği tutmaktır.”
Bu mesaja, Keriman Halis çektiği bir telgraf ile cevap verdi:
“On beş günden beri memleketimden hiçbir haber alamamıştım. Bugün Paris sefaretimizde layık olmadığım kıymettar iltifatınızı gazetelerde gördüm. Meserretimden ağladım. Bu muvaffakıyetim sizin memleket kadınlığına telkin ettiğiniz fikirlerin eseridir. Tanrı’nın sizi üzerimizden eksik etmemesi temenniyesini yad etmekteyim. İhtiramatımın kabulünü rica ederim efendim. Keriman Halis.”
Keriman Halis’e, 1934’te çıkan Soyadı Kanunu sonrasında Atatürk tarafından kraliçe anlamına gelen “Ece” soyadı verildi.
Bazı okurlarımın hayıflanışlarını duyar gibiyim, haklı olarak şu soruyu yöneltebilirsiniz bana…
“Herşeyi anlattında, peki kimdi bu Keriman Halis Ece”
Sabırsızlanmayın, ona sıra henüz geldi, çünkü benim için bir Türk’ün Dünya Güzeli seçilmesi,
“Vive la Mustafa Kemal”, “Vive la Miss Turquie”
(“Yaşasın Mustafa Kemal, yaşasın Türk Güzeli”) dünyada yankılanması, herşeyin önündeydi, neyse gelelim Keriman Halis Ece’nin hayat hikayesine :
Keriman 16 Şubat 1913 tarihinde İstanbul'da doğdu. 1864 Çerkes Sürgünü sırasında Manyas yöresine yerleşmiş bir aileye mensuptur. Babası Hacıosman köyünden Ubıh Ace Tevfik Halis, annesi Kayalar köyünden Abaza Bijnouoha Ferhunde idi. Çiftin altı çocuğundan ikincisidi.
Müziksever bir aile ortamı içinde büyüdü. Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz'in başmabeyincisi olan dedesi Hurşit Bey müzikseverliği ile tanınan, yedi enstrüman çaldığı söylenen birisi idi. Hurşit Bey'in çocuklarından birçoğu müzisyen olarak yetişmiştir. Ailedeki en tanınmış sanatçılar, Keriman Halis'in amcası operet bestecisi Muhlis Sabahattin Ezgi ile tanınmış bir besteci olan halası Neveser Kökdeş'tir. Keriman Halis'in babası Tevfik Halis ise “Hızır” adı verilen yangın söndürme aletlerinin mümessilliğini yapan tanınmış bir tüccardı.
Keriman Halis, annesinin rahatsızlığından dolayı altı yaşına kadar büyükannesi, ardından dadısı ve mürebbiyesi tarafından yetiştirildi. Mürebbiyesinden Fransızca konuşmayı ve piyano çalmayı öğrendi 1926-1929 arasında İstanbul’da Feyziati Lisesi'nde öğrenim gördü. Dokuzuncu sınıfta iken babasının kararıyla okulu bıraktı; Akşam Sanat Okulu'nda dikiş, nakış, yemek konularında kendisini geliştirdi.
1929 yılında Cumhuriyet Gazetesi Türkiye'deki ilk güzellik yarışmasını düzenlemiş, Feriha Tevfik Hanım'ın birinci olduğu bu yarışmaya Keriman Halis'in amcası Muhlis Sabahattin'in kızı Melek (Kobra) de katılmış ve 13. olmuştu. Keriman Halis, 1930 yılında düzenlenen Türkiye Güzellik Yarışmasına arkadaşlarının ısrarı ile katıldı ancak ailesinin onay vermemesi nedeniyle ikinci tura gitmedi. İki yıl sonra anne ve babası, dördüncüsü yapılacak olan Türkiye Güzellik Yarışması sırasında Keriman Halis'in katılmasına ikna oldu ve babası Tevfik Halis Bey onu kaydettirdi, ve sonrasını zaten anlattım….
Keriman Halis Güzellik yarışmasından sonraki yıllarda öyle şimdikiler gibi oyuncu yada manken olarak ününe ün katmak için uğraşmadı, evlendi, çocuk sahibi oldu. İlk evliliğini Dr. Orhan Sanus ile yapan Keriman Halis Ece ilk oğlu Sezai Biltin Sanus, daha sonra da kızı Ece Sanus dünyaya geldi. İkinci evliğini ise ünlü tüccarlardan Hasip Tamer Bey’le yaptı ve bir erkek evladı oldu.
Türkiye’nin ilk ”Dünya Güzeli” Keriman Halis Ece 99 yaşında iken, 28 Ocak 2012 günü İstanbul Bebek’te kızının evinde kalp yetmezliğinden hayatını kaybederek aramızdan ayrıldı.
Işıklarda uyu güzel insan, seni hiç unutmayıp, hep anacağız..
Başka bir yazım da buluşmak üzere Hoşçakalın , Hoş kalın.
ESRA SONGÜLER
HABERCADDESİ EDİTÖRÜ


























Bu bayan utérine hic bir bilgim yoktu ,bilgilendirdin ,sagol var ol ve duygulandim
Alain Aydemir
04-10-2025 20:26