Biraz korunma amaçlı desek de, bana göre biraz da şıklık.
Hatta o kadar çok şıklık olmuş ki yelpazelerim neredeyse koleksiyonlaşmış, şemsiyelerim de bir o kadar, adına biraz fazla merak mı desek? Kıyafetlerimin renklerine uygun şemsiyeler.
Dedim ya şıklık, uyum ön planda. Hani şu çanta, ayakkabı uyumunu anladıkta şemsiye nerden çıktı dediğinizi duyar gibi oluyorum, yağan yağmurun koruması tamamda, uyumu şıklığı da neyin nesi, vallahi ben deniz miyim , derya mıyım bilemem , işte böyle kurallı, kaideli biriyim. Kırmızılı bir kıyafetse kareli desenli şemsiyem, yeşilli ise yeşil, maviyse mavi.
Ve böyle devam eder gider.
Hadi gelin şu şemsiyeyi biraz araştıralım güneşten mi koruyor bizi , yağmurdan mı, başka da bir amacı var mı ?
Şemsiye önceleri güneşten korumak amacıyla Çinliler tarafından icat edilmiş , bayılıyorum bu kendi küçük akılları çok büyük adamlara ve inanın şu sıralarda Çin-Kore-Japon ortaya karışık filmler, diziler izliyorum, izlerken altı çizilecek güzel sözleri de başucu defterime not ediyorum.
Çok gerilere gidersek şemsiyenin ana vatanı Mezopotamya olarak geçer M.Ö. 1200 yıllarında Mezopotamya insanlığın ilk gelişim yıllarının geçtiği yer .
Şemsiye sonrasında Avrupa’ya Çin’ den ipek yoluyla yayılmıştır.
Mısır, Çin, Asur da soylular ve kraliyet aileleri, antik Çin ve Mısır’ da bir güç, statü simgesi olarak yalnızca hükümdarlar tarafından kullanılmıştır .
19. YY. sonlarında Londra da şemsiyeler zerafetin ve zekanın bir gösterisiydi. Hatta beyefendiler tarafından sadece yağmurda değil , günlük kıyafetlerinin bir parçası olarak da taşınırdı.
1750 Londra’ sında şemsiye kullanan erkeklerle alay edilir, çamur atılarak aşağılanırdı. James Hanway( 1712- 1786 ) alay edilen bu erkekleri düşünerek şemsiyeyi daha popüler hale getirmiş İngiltere de neredeyse tüm erkeklerin şemsiye taşımalarını sağlamıştı. Sonrasında seri üretimle su geçirmeyen, katlanabilen şemsiyeler üretilmiştir.
Şemsiyeler alet ve silah olarak da kullanılmış, gizli bölmeleri olan bazı şemsiyelerde bir bıçağı ,bir haritayı ya da bir mektubu saklamışlardı. Bazı şemsiyelerin sap kısmına ise maymuncuk ve büyüteç gibi gizli aletlerin de saklandığı bölmeler vardı. Ben bunlara casus şemsiyeler diyorum. Ve hemen Sherlock Holmes filmlerini kafamda şekillendirmeye çalışıyorum, Artur Conan Doyle şemsiyeyi bu eserlerinde daha işlevsel , daha kullanışlı bir hale getirmişti .
Nerelerden nerelere geldik değil mi? Soylu ailelerin kadınlarının kullandığı o güzel şemsiyelerin kimini tablolarına aktaran ressamları düşünürken eski filmler diziler çıktı karşıma, şemsiyelere olan merakımın yanında yelpazeleri de getirdi, her ikisi de bende neredeyse oldukça kalabalık bir koleksiyon haline geldi. Hadi biraz da yelpazelere bakalım.
Okul arkadaşlarımın , akrabalarımın kontesi, kraliçesi olan ben her çantamın içine bir yelpaze atmazsam olmaz. Dünyanın her yerinden kırk senenin üstünde yaşları olan bu yelpazelerin bugüne kadar tarihçesini araştırmak hiç aklıma gelmemişti, ilk yelpazemi İspanya‘dan aldığım için zannettim ki yelpazeler İspanya’nın icadı, yanılmışım.
Acilen Çin’ e gidip tüm bu icatlarından dolayı Çinlileri tebrik etmem lazım.
Yine M.Ö 3000’li yıllardan çok önce Çinliler yelpazeyi icat etmişler ve bu nedenle yelpazeler ülkesi hatta yelpazenin ana vatanı denmiş Çin’e .
Antik Mısır ve Çin’ de yelpazeler kraliyet ailesi ve rahipler için bir statü sembolüydü, büyük yelpazeler özellikle törenlerde cariyeler tarafından hükümdarları ve eşlerini serinletmek için kullanılırdı. Canım şimdi bir taht’a oturup cariyeler tarafından yelpazelenmek istiyor vallahi …
Ayrıca duyguları ileten bir araçmış yelpaze.
Bu araştırmayı yaparken yelpazelerinde bir dili olduğunu öğrendim, bunu da yazmadan geçemiyeceğim doğrusu.
Yelpazeyi kalbe doğru tutarsanız ( Seni seviyorum ) demekmiş ,
Hızlıca yelpazelenirse ( nişanlı )
Yavaşça yelpazenirse ( evliyim)
anlamlarını taşırmış.
Japonya da yelpazeler açık olduğunda uğur getireceğine , tılsım olarak kabul edilip mutluluğu artıran ve refah bir geleceği sembolize eden bir araç olduğuna inanılırmış.
Katlanır yelpaze tasarımı ilk uçak kanatları da dahil olmak üzere makina mühendisliği yeniliklerine ilham kaynağı olmuştur.
Dünyanın en büyük yelpazesi 2010 yılında Filipinliler tarafından 18 metreden daha geniş olarak yapılmıştır.
Yelpazelerde şemsiyeler gibi casusluk alanlarında kullanılmış.
Modern yaşamda ise günlük pratik eşyaların arasına girmiştir, moda gösterimlerinde, dans ritüellerinde ve yine casusluk hikayelerinde dönem dönem karşımıza çıkmışlardır. Göze hoş görünen tehlikeli iki araç gibi değil mi?
Bu haftalık da bu kadar olsun , haftaya başka bir konuda yine aranızda olmak ümidiyle hoşçakalın, Hoşluk. İçinde kalın
Fatoş Acar
Gazeteci - Yazar


























Yorum Yazın