Ve ben… Ve Biz, Veeee hepimiz… 1968 kuşağıyız, Özgürlükler ruhumuza işleyerek dünyaya geldik, kundağımız çaput bezinden di ama özgürlük benim ruhuma işlemişti, Hayatta nefret ettiğim tek şey Para olmuştu. Benim için Özgürlük, ön plandaydı Arkadaşım bir konuda hemfikirdim, hep söylerdi “İnsanlar Göz hizamda” diye, bende aynı fikirdeydim, kimselerin karşısında ne kafamı yukarıya kaldırdım, ne de onları aşağıda görüp yere baktım… Ben insandım insan olarak kaldım…
Bazılarının deyimiyle çiçek çocuklardık biz, marka peşinde koşan fotoşop güzeli zenginim diye hava atan zavallılar varsın koşsunlar paranın peşinde, varsın insanları sınıflandırsınlar, biz kapitalistlerin karşısındayız, biz İnsana insan gözüyle bakarız, onları meta olarak değil, arkadaşımız, canımız, ciğerimiz olarak görür onların özgürlüğünü savunuruz… Onun içindeki, özgürlüklerden yanayız. Hepimiz birer Deniziz, Hüseyiniz, Yusufuz…
1968 kuşağı olarak herzaman kendimle gurur duydum ben , “Öğünmek gibi olmasın ama biz 68 kuşağıyız “ .
Dedik ya, bizler çiçek çocuklarız diye bizler dünyanın çizdiği sınırların dışında bırakarak, paraya ihtiyaç duymadan sahip olduğumuz her şeyi birbirimizle paylaşarak, kavganın adını sevgi koyarak,
Parayı herseyini üstünde tutan zavallılar, 1968 kuşağını aşağıladılar Hippilere karşı çıktılar, çünkü biz o para esiri olmuş koşan zihniyetin tam da karşısındayız, hep barışın, özgürlüğün, sevginin yolunda yürümekteyiz.. Böyle geldik, birgün böyle göç edip gideceğiz bu dünyadan, ama 1968 kuşağı olarak adımız hep anılacak.
‘68 Kuşağı’, ‘Çiçek Çocuklar’, ‘Hippiler’ … Farklı isimlerle anılmış bu topluluklar Marka peşinde koşan, photoshop güzellerine göre toplumsal ahlâkı bozan, tembel, sorumluluktan kaçan gençlerdi. Ama buna karşıda, çoklarına göre özgürlüğün gerektirdiği gerçek sorumluluğu alan, bu sorumluluğun mükafatı olarak umarsızca yaşayan, insan için hayvan için doğa için güzellikler dileyen barış yanlısıydı onlar.
Bugünlerde rahmetle andığımız darağacına gönderilen üç fidanın son sözleri “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!.. Kahrolsun emperyalizm” olmuştu.
Ve bir şiir yazıldı arkalarından: sonra bestelendi, dillerden düşmedi, hepiniz bilirsiniz “Mahur Beste…”
‘O mahur beste çalar müjgânla ben ağlaşırız.’
Attilâ İlhan bu ünlü şiiri için şöyle der;
“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”.
“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı”.
Attilâ İlhan; Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın asılarak idam edildiğini öğrendiği 6 Mayıs 1972 günü sabahı İzmir’de vapurda iken bu şiiri kaleme almıştır. Çoğu kişinin bir kadın olarak düşündüğü Müjgân ismi aslında Attilâ İlhan’ın kirpikleridir. “Müjganla ağlaşmak ”tan kastı idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın arkasında döktüğü gözyaşlarıydı. Müjgân Attila İlhan’ın kirpiklerini, güneşten ışık yontan sert adamlar ise Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı yansıtmaktaydı.
Işıklarda uyuyun güzel insanlar… Sizleri unutmayacak, her yıl saygı ile anacağız,
Her şey kalbinize göre olsun! Bu haftalıkta bu kadar, biliyorsunuz pazartesi benim günüm, Haftaya pazartesi başka bir konuda buluşmak üzere kalın sağlıcakla.
Seçil Eskioğlu
Gazeteci-Yazar
Yorum Yazın