Aramızdan ayrıldığı gün gazetelerin sürmanşetleri aynen şöyleydi:
“VAPURLAR YETİM KALDI”
Burhan Pazarlama olarak bilinen, hepimizin çok sevdiği bir seyyar satıcı yani İşportacıydı.
Asıl adı Burhan Demircan;
60 yıl boyunca tükenmez kalemden otomobile birçok şeyi kendine özgü üslubuyla tanıtarak satmıştı. İstanbul’un güzel renklerinden birisiydi. Tıpkı Galatasaray’ın amigosu, dolmuş şoförü Karıncaezmez Şevki, tıpkı Çiçek Pasajı’nın akordeoncusu Madam Anahit, tıpkı İstiklal Caddesi’nde içli köfte satan Sabırtaşı gibi o da İstanbul’un unutulmazları arasındaydı.
Burhan, her zaman temiz pak giyinirdi, düğmelerini iliklemediği siyah veya lacivert takım elbisesi, kar beyazı gömleği, takımına uygun renkte bir kravatla işini ciddiyetle yapardı. Soğuk günlerde yine düğmeleri açık, deve tüyü paltosunun altına uzun bir kaşkol takardı. Saçı, sakalı daima traşlı olurdu, Ayhan Işık modeli bıyığı da hep düzgündü. Böylece ilk gördüğünüzde üzerinizde iyi bir intiba bırakırdı.
İstanbul lehçesi ile düzgün, kusursuz ve akıcı bir konuşma yeteneği vardı, ses tonu etkileyiciydi, konuşması terbiyeli ve saygılıydı, “Efendimsiz, Lütfensiz, Muhteremsiz, Teşekkür ederimsiz” cümle kurmazdı.
İkna edici konuşmasını ince esprilerle de süslemesini bilirdi.
Mesela bir dolmakalem satacaksa söze şöyle başlardı..
“Hanımefendiler, beyefendiler, en güzel günlerin can-ı gönülden sizlerin olmasını dilerken bakın şu elimde görmüş olduğunuz kalem, Stella dolmakalemidir. Gümrükten çıkış 1 milyon 7 bin adet, alış 39 lira satış 35 liradır ama nasıl oluyor?
Lütfen dikkat buyurun efendim; şu gördüğünüz kalemin ana gövdesini sağdan sola doğru çevirin açılır, bastırın butona, koyun mürekkep hokkasını, piston geri çekilirken hazne mürekkep alır, uç 8 mikron kaplama, senelerce kullanın kararmaz ve paslanmaz. Damak, gizli Pelikan damak, bir damla mürekkep akıtmaz.
Yalnız, 35 lira verdiniz, kalemi cebinize koyup gitmek yok, bunun yanında şöyle bir adet keçeli, ispirtolu, “Flomaster” diye tabir edilen bu kalemden para alınmıyor, hatta bunun yanında ayriyeten şöyle tükenmez kalem, kırtasiyeciler 27 lira fiyat koymuşlar bu kalem de ücretsiz, böylece çağdaş yaşamın modern gereği üçlü kalem, topunun tamamını 35 liraya satıyorum efendim”
Nüktedandı, bazen güverteye konan martılara bakar “Hanımefendiler, beyefendiler… Lütfen martıları unutmayalım, martılar bana kızıyor sonra, onlarda sizden simit bekler “ derdi…
Herkes bir kahkaha basardı, kısaca onunla yapılan yolculuklar doyumsuz olurdu.
Burhan Demircan, işportacılığa nasıl başladığını 1978 yılında TRT tarafından kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle anlatmıştı:
“Şehir Hatları vapurunda satış yapmaya 7 yaşında başladım, ‘Karakedi Gazetesi’ satıyordum, bu bir aile dramıdır, babamın eve bakmaması nedeniyle gazete satarak hayatımı kazanmaya başladım. Hatta bir ara Almanya’ya gidip satıcılık yaptım.
Vapurda halk bana alıştı bir malı alırken güvenerek alıyorlar, çünkü beni yarın yine vapurda göreceklerinden eminler.
Ben piyasada en lüks mağazalarda satılanları çok ucuza satıyorum, bunun sırrı da benim onlar gibi kira, elektrik, su, personel vb. giderlerim yok ki, benim vapurlarım Beyoğlu’nun en lüks mağazalarından daha iyi, işportacılık ayıp değildir”
Burhan pazarlama hergün değişik şeyler satardı, hatta gündüz ayrı gece ayrı sattığı, değişik yönlere giden vapurlarda bile ürün değişikliği yapardı.
“Ey vatandaş! Bak bu dikiş sepetinde her boy iğne, iğneye iplik geçirme aparatı bile var.
Çiçek sepeti ambalajıyla her eve gerçek bir hediye çantada, cüzdanda her yerde cebinde.
Bitmedi yanında kırılmaz tarak, bir de nane şekeri hem taze hem de keskin bir lezzette ambalajlı olarak, bir de altı renk kuru boya, çocuğun sevinsin, defteri renklensin doya doya.
Tamam birader acele etme sana da geliyorum önce hanımlar istedi, ancak yetişiyorum”
Kendisiyle yapılan bir söyleşide
“Burhan Pazarlama” olmasındaki en önemli yönünün hitabet yeteneği olduğunu söylüyor: “Çocuk yaşta bu işe başlamış olmam bana çok şey öğretti.
Bir kere toplumun önünde konuşma cesaretim vardı, ufacık boyumla sandalyeyi ayaklarımın altına çekip millete seslenirdim. Eskiden de şiirsel konuşurdum, herkes konuşmamı beğenirdi. Etrafımda toplanır ve beni dinlerlerdi, ikna olup mallarımı satın alırlardı.
Pazarlama-satış mektep işi değil, biraz yetenek biraz da tecrübe işi” diyordu.
Efsane satıcı Burhan pazarlama 1949 yılının soğuk bir kış günü İstanbul Süleymaniye’de doğmuş, annesini çocuk yaşta kaybetmiş, ikinci evliliğini yapan bir babanın 13 çocuğundan biri olmak kolay olmamış, yoksulluk peşlerini bırakmamış, henüz 7 yaşındayken eli ekmek tutmuş, sokaklarda, vapurda gazete, simit satmış.
“Hayatı, vapurda tanıdım” diyen Burhan pazarlama, hiç okula gitmemiş.
Parayı hiç sevmezdi, kendi diliyle 43 yılda ‘Bir dikili ağaç' bile edinemediğini söylüyordu.
Evini, iki kızının annesi olan boşandığı eşine vermiş, 26 yaşındaki ikinci eşinden de bir oğlu vardı, “Bütün varlığım oğlum” diyordu.
Kendini anlatırken “Hayat okulunda okumaya devam ediyorum, vapurun yolcusundan çaycısına, İstanbul’un öğrencisinden ünlü isimlerine kadar herkesi tanıdım onlar da beni tanıyor.
En güzel ve en kötü günlerimi burada yaşadım”diyor.
Yani ekmeğini taştan çıkartıyordu diyebilirim.
Ve 71 yaşında Karaciğer kanserinden aramızdan ayrıldığında herkesi çok üzmüştü, hatta;
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) sosyal medya hesabında “Şehir Hatları vapurlarımızın bir dönem renkli isimlerinden olan Burhan Demircan’ın (Burhan Pazarlama) vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz.” Bu başsağlığı mesajı eş zamanlı olarak vapurlarda da anons olarak geçilmişti,
Ertesi gün gazetelerde sürmanşetten şöyle yazdı “Vapurlar Yetim Kaldı”
Nurlar içinde uyu güzel insan…
Bir başka yazımda buluşmak üzere
Hoşçakalın, hoş kalın.
ESRA SONGÜLER
HABER CADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın