Bugünkü yazımda , dünyanın gelmiş geçmiş en büyük, en usta casusunu anlatmak istedim.
Ona pek çok isim verildi: Dansçı, hayat kadını, casus, hain ama kimse bu harika kadının gerçekte kim olduğunu öğrenemedi, hayatı gizemlerle doluydu.
Gerçekten casus muydu, yoksa günah keçisi mi?
Her şey bir yana, bence koca dayağı yemese ve bir Rus askerini sevmese, idam mangasının karşısına çıkmazdı. Mata’nın hayat öyküsü, araştırmacıların zihinlerini bugün bile meşgul etmeye devam eden yüzlerce efsaneden oluşuyor.
Dedim ya hayatı gizemlerle doluydu diye Mata Hari’nin doğumu bile gizliliği hala koruyor.
Zamanın yüksek sosyetesinin anlatımına göre Mata Hari, Hindistan'ın güneyinde, Malabar sahilinde doğmuştu. Babası Brahman sınıfından bir din adamı, annesi de bir rakkaseydi. Kanda-Swamy Tapınağının mahzenlerinde küçük yaşından itibaren kendisine kutsal danslar ve usuller öğretilmişti. Baş rakkase, Mata Hari'de olağanüstü yetenekler sezdiği için onu Tanrı Siva'nın hizmetine adamıştı.
Bütün Parisliler bu efsaneye az çok inanıyordu. Yakınlarının söylediğine göre o, 7 Ağustos 1876 tarihinde Hollanda'nın Friz eyaletinin merkezi olan Leeuwarden'de doğmuştu, babası tanınmış tüccarlardandı annesi de zengin, güzel ve kibar bir kadındı.
Margaretha 18 yaşına gelince Leyden şehrinde öğretmen okuluna gitti. Okul müdürü, ona aşık oldu, bu durumdan rahatsız olan güzel Margaretha, okulu bırakarak Lahey’de oturan amcasının yanına taşındı, hayalinde bir subayla evlenmek vardı.
1895 yılının başlarında, gazetede kalbini çarptıran bir ilan okudu. Hollanda'nın sömürgesi Endonezya'da görevli olan ve iznini Lahey’de geçiren bir yüzbaşı evlenmek istiyordu.
Aslında ilan, bir şakadan ibaretti. Yüzbaşı Rudolf Mac Leod arkadaşlarıyla konuşurken son derece sıkıcı bir hayat geçirdiğini söylemiş, onlar da gülerek evlenmesini tavsiye etmişti. Yüzbaşının dostlarından bir gazeteci de bu evlenme ilanını uydurarak gazetesine koyuvermişti.
Yüzbaşının aldığı on beş mektuptan yalnız biri dikkatini çekti. O mektubu gönderen de Margaretha idi, içine resmini de koymuştu. İlk görüşmeleri 24 Mart 1895'te Amsterdam'da gerçekleşti. İki genç birbirlerini görür görmez aşık olmuşlardı. Aynı yılın 11 Temmuz'unda evlendiler. 30 Ocak 1896'da Norman adını verdikleri bir oğulları oldu.
1 Mayıs 1897'de Rudolf ile Margaretha "Princesse Aurelia" gemisiyle Cava'ya hareket ettiler.
Mata Hari için karışık bir dönem başladı, halbuki hayatında herşey normal gidiyordu. Bu arada Marie Jeanne adını verdikleri bir kızlarıda olmuştu, oğlu Norman bir aile hastalığının tedavisinden kaynaklanan komplikasyonlar nedeniyle hastalandı ve öldü, kızkardeşi Jeanne ise hayatta kaldı.
Bu hikaye ailenin hizmetçisi tarafından zehirlendikleri yönünde anlatıldı, fakat başka kaynaklar tarafından ailenin düşmanlarının olabileceği iddia edildi.
Çocuğun ölümünden sonra evdeki hayat çekilmez olmuştu.
4 yıl sonra Hollanda'da boşanma kararı aldılar. Eşi kızını Mata'ya vermedi, Jeanne babasında kaldı.
Rudolf, Mata’ya ayda 100 florin nafaka veriyordu, bu para Mata Hari için yeterli değildi. Daha çok para kazanmak için sahneye çıkmaya başladı, güzelliği baş döndürüyordu tüm erkekler onunla beraber olabilmek için adeta yarışıyorlardı. Sadece Paris'te değil, diğer Avrupa başkentlerinde de ünü hızla yayıldı.
Paris’te mankenlik, modellik yaparak ve Moliere Sirki’nde at binerek karnını doyurmaya çalıştıysa da, başaramadı. Sonunda, Montmartre eğlence bölgesindeki bir gece kulübünde, kendi icadı olan "Yılan Dansı"nı sergilemeye başladı.
Dekolte bir elbiseyle poz verdiği resmi posta pullarında kullanılmaya başladı, gönderilen mektupların üzerinde de artık Mata Hari vardı. Bu sırada Mata'nın babası kızının hayatıyla ilgili bir kitap yazdı ve bu ona çok para kazandırdı, bu kitap Mata’yı daha da ünlü biri haline getirdi.
Yaptığı işte çok başarılı olmasına rağmen dans kariyerini noktaladı ve çok para kazanmak uğruna hayat kadını oldu.
Mata Hari nin casusluk hayatı nerede başlamış diye merak ediyorsanız , onuda anlatayım:
Rusya da (1916) Kaptan Maslov ile tanıştı ve ona aşık oldu, Maslov savaşta bir gözünü kaybetmişti.
Araştırdığım bazı kaynaklara göre Mata'nın (Hayatımın aşkı) dediği kişiyi görmek için Fransa adına Almanya ya karşı casusluk yapmayı kabul ettiği zamana denk geliryor. Fransız istihbaratı Mata’ya gerekli bilgileri aldığında Maslov'u görebileceğini söyledi. Mata'ya (H-21) adı verildi, sevdiğini görebilmek uğruna casusluk yapmayı kabul etti.
Mata Hari başında tavus kuşu tüyleriyle süslü tepeliği, yanı başında kürkleri, köpekleri ve dedikodu yazarları ile birlikte Avrupa başkentlerini dolaştı, sadece gece kulüplerinde değil, hiçbir dans eğitimi almamış olmasına rağmen Milano’nun ünlü Scala’sında bile sahneye çıktı, yarı çıplak fotoğrafları, kartpostalları, sigara paketlerini, bisküvi kutularını ve çok sayıda erkeğin rüyalarını süsledi. 1917’de çift taraflı casusluk yapmakla suçlandığında, o erkeklerin hiç birisi yanında yoktu.
Mata bir Hollanda vatandaşıydı, Avrupa'yı boydan boya gezmişti, bu durum Fransız ve Alman gizli servislerinin dikkatinden kaçmamıştı.
Mata, Almanya Prensi Wilhelm'i baştan çıkartıp ondan gerekli bilgileri almayı planlamıştı.
1916'nın sonunda Wilhelm ile tanışmak için Madrid'e gitti, fakat Fransızlara Mata Hari'ın çifte ajan olduğu bilgisi verilmişti, Alman istihbaratıda onun bir Fransız ajanı olduğunu anlamıştı.
1917'de Mata bir otelde tutuklandı, suçu Almanya için casusluk yapmak ve birçok askerin ölümüne sebep olmaktı. Mahkemede Mata Hari her zaman Fransa’ya sadık olduğuna yemin etti.
Hatta savunmasına şöyle devam etti:
“Bir fahişe olduğumu kabul ediyorum. Casus, asla! Ben her zaman aşk ve zevk için yaşadım.”
Mata Hari’yi idama götürecek en önemli delil de, "Delil No 11" diye yazdıkları torbadaydı. Çantasından çıkanları Adli Tıp inceledi, Ruj, rimel ve parfümlerin orijinal olduğuna, karar verdi.
Dr. Vergne’nin yazdığı reçete ile Paris’teki Roberts eczanesinin hazırladığı kremde cıva oksisiyanür, kahverengi cam şişedeki sıvıda ise cıva 2 iyodür ve potasyum iyodür bulundu.
Rapor şöyleydi "Gerek krem, gerekse şişedeki sıvı, tedavi amaçlı kullanılan bileşiklerdir. Ancak su ile seyreldiklerinde, görünmez mürekkep olarak işe yarayabilirler."
Mata Hari, makyaj çantasından çıkan cıvalı krem ile sıvıyı, hamile kalmamak için kullandığını söyledi. Alman casusu olduğuna inanan Fransızlar, düşmana yolladığı gizli bilgileri bunlarla yazdığını ileri sürdüler.
Ve bu sır hala da çözülemedi, Mata Hari ile birlikte gömüldü gitti.
Acaba gerçekten de hamile kalmamak için mi kullanıyordu, yoksa görünmez mürekkep miydi? Hiç bir zaman bilinmedi.
Ve Mahkeme Margaretha Zelle yani Mata Hari’yi suçlu buldu.
İdama giderken gayet soğukkanlı olan Mata Hari, "Bu Fransızlar beni öldürmekle ne kazanacaklar, savaşı mı kazanacaklar?" diye yanındakilere söylemişti.
Kurşuna dizilirken gözlerini bağlatmayarak ne kadar soğukkanlı ve cesur olduğunu herkese göstermişti.
Günahlarıyla, sevaplarıyla bir Mata Hari geçti gitti bu dünyadan.
Gelecek yazımda başka bir konuda buluşmak üzere
Hoşçakalın, Hoş kalın.
ESRA SONGÜLER
HABER CADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın