Havaların sıcak olduğu bu mevsimde yılanların ağaçlık alanlardan asfalta doğru indiğini bilirim.
Unutamadığım bir anımdır; geçen yıl güneye tatile giderken dağlık yolda , aniden önüme çıkan devasa bir yılanı istemeyerekte olsa ezmiştim.
Çünkü bende yılanlara karşı Ofidiyofobi (Yılan korkusu) var, her ne kadar bu hayvanı sevmesem de, sonuçta bir hayvan ölmüştü, çok üzülmüştüm. Onların gerçekte zararsız olduğunu ve fare popülasyonunu sabit tuttuğunu okuduğum kitaplardan bilirim. Bunları düşünürken aklıma geldi, çocukluğumdan bu yana anlatılan bir “Şahmeran” efsanesi vardı, bugün sizlere onu anlatacağım.
Şahmeran aslında insanoğlunun korkaklığını anlatır, onun için Şahmeran büyük bir efsanedir bence.
“Korkmaz mı bir çocuk, yılan bu. Hakkında hep korkunç şeyler anlatılan bir canavar, soktuğu anda öldürmüş birisini, süt güğümünün içine girip sütü içen birinin karnına girmiş, loğusa gelinin memesine yapışıp sütü emmiş, filan falan…” hep yılanlardan kötü bahsedilmiş, onlar düşman olarak gösterilmişti bizlere.
Şahmeran Türk - İran - Irak - Kürt ve Anadolu Mitolojilerinde rastlanan bir varlıktır.
Bu varlık, akıllı ve iyicil olarak tanımlanan belinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindeki Maran adı verilen doğaüstü yaratıkların başında bulunur. Hiç yaşlanmadığına ve ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılır. Şahmeran’ın ilginç hikayesine başlamadan önce, Şahmeran sözcüğünü inceleyelim.
Sözcüğün etimolojisi Farsça’dan gelir. Şah ve maran kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Maran, Farsça da yılanlar anlamına gelir, şah ise erkekler için kullanılan bir ünvandır.
Şahmeran'a ilişkin tüm efsanevi kayıtlarda ve Şahmeran efsanelerine özgü tüm betimlemelerde varlık dişidir, yani ilginç olan kelimenin yapısı “Erkek Yılan” anlamına gelsede, tüm efsanelerde bunun bir kadın olduğu anlatılmıştır.
Bir diğer yandan Şahmeran’ın erkek olarak kabul edildiği örnekler de bulunuyor.
Hatta bazı hikayelerde Şahmeran’ın ölümüyle sonuçlanan olaylar zinciri Şahmeran’ın Tarsus Padişahı’nın kızına aşık olması ile başlar ve onun peşinden öldürüleceği hamama gitmesiyle kaçınılmaz sona doğru ilerler.
Tüm Şahmeran efsanelerinde Şahmeran’ın krallığına kabul edilen genç bir erkek bulunur. Bu karakter çoğu hikayede Lokman Hekim ya da Camsab’tır.
Camsab arkadaşları tarafından ormandaki kuyuda bırakılan bir çocukken, Lokman Hekim ise kaderi dünyanın en başarılı doktorlarından olmak olan bir gençtir.
Anadolu’da Şahmeran'ın yaşıyor olabileceği söylenen çok yer mevcut.
Bir rivayete göre Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşamaktadır. Bir diğerine göreyse Adana'daki Ceyhan ile Misis arasındaki Yılankale'de yaşar. Gaziantep'in ilçesi Islahiye'nin Şahmeran mahallesi (köyü) Şahmeran Dağı eteğine kurulmuştur. Islahiye'nin güneydoğusunda ve 10 km uzağındadır. Hititlerden kalma Yesemek yakınlarındadır. Şahmeran'ın bu dağda yaşadığına inanılır.
Şahmeran hakkında çok efsaneler vardır, hangileri doğrudur bilinmez en bilinen efsane yoksul bir genç olan Camsab’ın bir grup arkadaşıyla birlikte bal dolu bir kuyu bulmasıyla başlar. Arkadaşları balı çıkarması için içlerinden birini kuyunun dibine indirmeye karar verirler. Kuyunun dibine gidecek kişi ise Camsab olur. Kuyuya inip balı yukarıdaki arkadaşlarına ulaştıran Camsab ihanete uğrar, paylarına daha çok bal düşmesi için arkadaşları onu kuyunun dibinde terk edip kaçarlar.
Sıkıştığı delikte umutsuzca bir kurtuluş yolu bulmak için çırpınan Camsab’ın gözüne kuyunun duvarındaki bir delik çarpar. Cebinden çakısını çıkarıp deliği genişleten Camsab, gördükleriyle şaşkına döner. Çalışmasını hızlandırarak sığabileceği kadar genişlettiği delik, görülmemiş güzellikte bir yeraltı bahçesine açılır. Dünyada bir benzeri daha olmayan ağaçlar, mis kokulu çiçeklerle bezeli bahçenin ortasında bir havuz da vardır.
Delikten geçip kendini bahçeye atan Camsab, ilk defa o havuza doğru bakarken irkilir ve olduğu yerde donup kalır. Çünkü havuzun yakınlarında yoğunlaşan ve tüm bahçeyi sardıkları anlaşılan yüzlerce yılandır gördüğü.
Ve çok geçmeden havuzun biraz ötesindeki tahtı fark eder. Belden aşağısı yılan biçiminde bir kadın oturmaktadır tahtta. Bu yılanların kraliçesi, Şahmeran’dır. Camsab’ın bahçeye girdiğini fark etmiştir ve ona korkmamasını, yaklaşmasını söylemektedir.
Şahmeran’a yaklaşan Camsab, aslında yıllarca sürecek güçlü bir dostluğa doğru ilerlemektedir. Uzun yıllar boyunca Şahmeran’ın yanında kalır ve konukluğu boyunca onun kadim bilgi dağarcığından beslenir.
Gelgelelim, Camsab ne kadar mutlu da olsa Şahmeran’ın yanında; ailesini, tanıdığı bildiği dünyayı ve insanları özlemektedir. Şahmeran, Camsab’ın yalvarmalarına dayanamaz bir gün ve yerini bir sır olarak saklaması koşuluyla gitmesine izin verir.
Yeryüzüne ve eski hayatına geri dönen Camsab bir süre gerçekten sözüne sadık kalır. Kimseye başına gelenlerden, Şahmeran’dan ve onun yer altındaki bahçesinden söz etmez. Ne var ki günlerden bir gün ülkenin padişahı hastalanır ve veziri, padişahın tek kurtuluş umudunun Şahmeran’ın etini yemekten geçtiğini söyler. Vezirin bildiği tek gerçek ise bu değildir. O Şahmeran’ı gören birinin vücudunda yılan derisine benzer pullar belirdiğini de bilmektedir. Tüm ülkeye haber salıp insanları hamamlara toplar ve Camsab’ın bedenindeki pulların ortaya çıkmasını sağlar. Bunun üzerine Camsab istemeyerek de olsa Şahmeran’ın sırrını açık etmek zorunda kalır. Yakalanıp hamama getirilen Şahmeran, dostunu ele vermek zorunda kalan Camsab’ın üzüntüsünü yüzünden okur ve ona son bir öğüt verir.
“Beni öldürüp kaynattıklarında ilk suyumdan sen içme, bırak vezir içsin. Sen ikinci suyumu iç. Padişah da etimi yesin, iyileşsin.”
Camsab Şahmeran’ın öğüdünü tutar. Şahmeran’ın kaynatıldığı ilk sudan içen Vezir zehirlenip ölür, etinden yiyen padişah iyileşir. Eski dostunun öğüdünü tutan Camsab’ın ise sonsuz bilgeliğe ulaştığı söylenir.
Bence Şahmeran efsaneleri ne kadar gerçektir bilinmez ama, inanın yılanlar zararsızdır, siz ona dokunmazsanız, o asla size dokunmaz.
Başka bir yazımda buluşmak üzere
Hoşçakalın, Hoş kalın .
ESRA SONGÜLER
HABERCADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın