Şair Adonis
“Kadından şair olmaz, çünkü kadının kendisi şiirdir, şiir yazdığı zaman kendini tekrarlamış olur” demiş ve kadınların tepkisini çekmişti zamanında.
Çok da haksız bulmuyorum ben bu görüşü. Ünlü şairlerimize hep ilham perisi olmuştur kadınlarımız. Erkek gücü temsil ederse, kadınlarımız inceliği, zerafeti temsil etmişti her zaman. Onun içindir ki ünlü şairlerimizin ilham perileri olmuşlardı.
NAZIM VE PİRAYE
Nazım'ın uğruna şiirler yazdığı, kendi deyimiyle “Kızıl saçlı bacısı Piraye'yi” edebiyatla ilginiz olsun olmasın; az buçuk duymuşsunuzdur.
Hayatından pek çok kadın geçmiş Nazım'ın, pek çok kadınla birlikte olmuş ancak kimse bir Piraye olamamış onun gönlünde.
Öyle ki bir mektubunda Piraye'ye “Sen benim en yakın insanımsın” diyor Nazım.
Üstelik bu öyle sıradan bir mektup da değil, bir terk edişin mektubu...
Piraye iki çocuğuyla birlikte, ülke dışına konserler vermeye giden kocası Vedat Örfi'yi bekleyen, 24 yaşında genç bir kadın. Nazım ise çocukluk arkadaşı olan ilk eşi Nüzhet Hanım'la ailesinin baskısı nedeniyle ayrılmış ve Moskova’dan İstanbul’a ailesinin yanına dönmüş genç bir şair. Nazım kardeşi Samiye Hanım'ın arkadaşı olan kızıl saçlı, bembeyaz tenli bu kadına görür görmez aşık oluyor.
Ancak Piraye, Nazım'la tabiri caizse bir yıl kadar köşe kapmaca oynuyor. Ne Piraye'nin ailesi Nazım'ı ne de Nazım'ın ailesi Piraye'yi istiyor...
Ne de olsa Piraye evli, iki çocuklu bir kadın, Nazım ise beş parasız, komünist bir şair.
Ancak Nazım öyle dizeler yazıyor ki, bunca olumsuzluğa rağmen kaçmak ne mümkün Piraye için.
Sonunda Piraye dayanamıyor nihayetinde 1932 senesinde evlenmeye karar veriyorlar. İlkin hep beraber Kadıköy de Piraye Köşkü olarak bilinen bir köşke yerleşiyorlar. Para sıkıntısı çekiyorlar çekmesine lakin mutlular, huzurlular. Bu süreçte Piraye, Vedat Örfi'den henüz boşanmamış ancak 13 Eylül'de bu boşanma gerçekleşiyor. Böylelikle her şey güzelleşiyor.
Her şeyin yoluna girdiği bir zamanda, bu kez de kader sillesini vuruyor onlara önce 'Gece Gelen Telgraf' isimli kitap için toplatma kararı çıkartılıyor, ardından ise Nazım tutuklanıyor.
Hapishaneden çıktıktan 6 ay sonra Piraye'yle evlenip, İstanbul’a yerleşiyorlar. Nazım bir yandan İpek Film Stüdyosu'nda çalışıyor, yazılar yazmaya devam ediyor; bir yandan da gazetelerde yazılar yazıyor. Piraye'nin oğlu Mehmet ilkokulu bitirmiş, kızı Suzan ise Robert Koleji'ne yazılıyor. Her şey tam yoluna girmişken, 17 Ocak 1938 senesinde bir gece yarısı, Nazım polisler tarafından alınarak Ankara’ya götürülüyor. Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından hızla yargılanarak kanıtlanmış herhangi bir suçu yokken, komünizm propagandası yapmakla suçlanıyor ve tam tamına 15 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Ardından bu ceza Yargıtay tarafından resmen onanıyor.
Yıllar geçiyor Piraye'yle Nazım gönüllerindeki bu aşkı ve özlemi mektuplarla bastırmaya devam ediyorlar. Piraye tam bir teslimiyet ve sadakatle Nazım'ın yanına geleceği günü bekliyor, Nazım da Piraye'ye kavuşacağı günün hayaliyle kendini avutuyor. Ta ki Nazım'ın gönlü başka bir kadına düşene kadar...
Nazım Hikmet Bursa Cezaevi'nde yatarken, ziyaretine dayısının kızı Münevver Berk geliyor.
Nazım'ın Piraye ile evlendiği günlerde Fransa’dan dönen Münevver ile aralarında kısa bir yakınlaşma yaşansa da Münevver ressam Nurullah Berk’le evleniyor ve bir kızı oluyor. Ancak Nazım, Münevver'i tekrar görmesiyle birlikte kendisinden 16 yaş küçük, kumral, yeşil gözlü bu kadına aşık oluyor.
Ve Nazım şu sözcükleri ile adeta itirafta bulunuyordu,
“Yürekli bir kadının başı,
Yüreksiz bir erkeğin omuzuna ağır gelir.”
Münevver’e aşık olan Nazım yıllardır büyük bir sadakatle kendisini bekleyen hayat arkadaşı Piraye'yi bir mektupla terk ediyor.
“Piraye'm kızıl saçlı bacım benim.
Seni arkadan bıçakladım.
Bir damlası benim damarlarımdaki bütün kana bedel,
Kanınla boyandı ellerim.
Yeryüzündeki hiçbir insan hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır.”
Ve Nazım’ın hayatına çok kadınlar girmiştir.
3 Haziran 1963 sabahı saat 06.30'da Moskova’da gazetesini almak üzere ikinci kattaki dairesinden apartman kapısına yürüdüğü sırada, tam gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucunda öldüğünde 61 yaşındaydı. İşte o anda yanında tek bir kadın vardı ki, yine uğruna şiirler yazdığı Vera.
Şairlere ilham olmuş kadınları bir süre daha sizlerle paylaşacağım.
Bir sonraki yazımızda ilham olmuş başka bir kadının hikayesinde buluşmak üzere şimdilik hoşçakalın, hoş kalın
ESRA SONGÜLER
HABER CADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın