“Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Derinden bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz? ”
Bu şarkının sözlerini okuduğunuzda, gözleriniz uzaklara daldı değil mi sevgili okurlarım.
Bugün de Afife Jale ile Selahattin Pınar’ın aşkından bahsedeceğim. Güftenin sahibi Selahattin Pınar değildi, ama o muhteşem Hicaz beste Selahattin Pınar’a aitti ve Afife Jale için bestelenmişti.
Öyle bir Aşk hikayesiydi ki bu , “Bir bahar akşamı rastladım size” ile başlaşan bir aşkın, “Nereden sevdim o zalim kadını” ile noktalanana kadar uzun, inişli çıkışlı bir aşk.
Hikayemize başlayalım ;
Oldukça başarılı bir öğrenci olan 1902 doğumlu Selahattin Pınar, Ticaret Mektebi’ni bırakıp müziğe başladı.
Oysa babası eski Denizli Milletvekili Sadık Bey, onun hukukçu olmasını istiyordu.
Bir gün Denizli’den gelen eşraf için kurulmuş bir sofrada Sadık Bey’e oğlunu sordular; Selahattin de oradaydı.
Sadık Bey, o yokmuş gibi ‘Selahattin çalgıcı oldu’ dedi. Selahattin ayağa fırladı ve ‘Babacığım, rica ederim! Ben çalgıcı değil, sanatkarım’ diye itiraz etti.
Sadık Bey, pek sevimsiz bir küfürle yanıtladı bu çıkışı.
Bunun üzerine Selahattin Pınar , ceketini alıp sofrayı terk etti. Kapıdan çıkarken döndü ve babasına şöyle dedi;
‘Bir gün gelecek, benim adımla anılacaksınız.’
Sadık Bey, yanı başında duran gaz lambasını oğluna doğru fırlattı çıkan yangını güç bela söndürdüler.
Selahattin kapıyı çarpıp çıktı birdaha da baba evine geri dönmedi.
1902 doğumlu Afife Jale’yi de tanırsınız fakat bir de benden dinleyin.
Afife Jale’nin de hayat hikayesi Selahattin Pınar’la, paralel seyretmişti.
İstanbul Kız Sanayi Mektebi’nde okuyordu ama aklı tiyatrodaydı. Oysa o yıllarda, Müslüman kadınların sahneye çıkmaları yasaktı. Buna rağmen 16 yaşında talebe olarak Darulbedai’ye (Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan ilk konservatuvardır) başvurdu ve kabul edildi.
Babası Hidayet bey, kızını bu sevdadan vazgeçirmek için çok uğraştı. Başaramayınca sertleşti, ona ‘Fahişe’ dediği bir gün ‘Benim Afife diye bir kızım yok’ diyerekte ekledi.
Zaten Afife artık sahnede, ‘Jale’ adını kullanıyordu, Sanatı için baba evini terk etti.
Hicaz makamında o Selahattin Pınar bestesindeki gibi ‘Bir Bahar Akşamı’ Kuşdili Çayırı’nda, rastlaştılar. Hafız Burhan konseriydi. Selahattin Pınar, üstadın arkasında tambur çalıyordu. Saz salonlarının en sevilen besteci ve icracılarındandı, bu sırada Afife Jale ise Darulbedai’de sahneye çıkıyordu. “Tiyatrodaki ilk Müslüman Kadın Oyuncu” olarak tarihe geçti, ancak tiyatro zaptiyeler tarafından basılınca onunda işine son verildi.
İşsiz, sahnesiz ve kimsesizdi. Üzüntüsünü yatıştırıcı haplarla dindirmeye çalışıyordu.
İkisi de 25 yaşındaydı ve evlenmeye karar verdiler.
Gençliklerini acılar içinde harcamışlardı. Evlenince hayat boyu ıskaladıkları her şeyi birlikte yapmaya çalıştılar. Evde saklambaç oynadılar., bahçede enginar yetiştirip yarıştılar ‘Bir çocuk resmi’ kıvamında şiirler yazdılar, Selahattin çaldı, Afife dinledi.
Ancak güzel günler uzun sürmedi. Afife, tiyatrosuz yaşayamıyordu ve tiyatronun boşluğunu uyuşturucularla doldurmuştu. Suriye’li bir eczacı onu morfine alıştırdı. Selahattin tesadüfen Afife’nin morfin kullandığını gördü bu durum onu çok üzmüştü, Afife’yi kurtarmak için çok çabaladı. Melankolik besteler yapar olmuştu.
‘Nereden Sevdim O Zalim Kadını’
‘Ne Demiştin Niçin Caydın Sözünden’ bunlardan yalnızca bir kaçıydı.
Selahattin de Afifeyi kurtarayım derken kendisi de morfin tuzağına düşmüştü, birlikte kurtulmaya çalıştılar ama olmadı. Afife ‘Terk et beni yoksa sende mahvolacaksın, bırak beni gideyim” diye yalvarıyordu.
Selahattin 6 ay sonra Afife’yi terk etti. O andan sonra ikisi için de en kötü yıllar başladı. Afife, kimsesiz ve beş parasız, tenha parklarda yatıp kalkar, aşevlerinde karnını doyururken, ayrıldığı eşinin kendisinin ardından yazdığı şarkıları taş plaktan dinleyip ağlardı.
Bir evlilik deneyimi daha yaşayan Selahattin Pınar, kısa sürede bu ikinci eşinden de ayrıldı.
Afife Jale kimsesizliğin, terk edilmişliğin, yoksulluğun son durağı olan Balıklı Rum Hastanesi’nde hayata veda etti.
Ölümü haber bile olmadı, cenazesine 4 kişi katıldı, mezar yeri de mektupları ve fotoğraflarıyla birlikte kaybolup gitti, unutuldu.
Selahattin, Afife’nin ölümünün ardından çok acı çekti. Selahattin Pınar, 1960 yılında Todori Lokantasında geçirdiği bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı.
Bu hikaye de böyle, en başta da dediğim gibi
“Bir bahar akşamı rastladım size” ile başlayan büyük aşk
“Nereden sevdim o zalim kadını” ile son buldu.
Gözlerinizin yaşlandığını tahmin ediyorum, bir sonraki yazımızda başka bir hikayede buluşmak üzere hoşçakalın, hoş kalın.
ESRA SONGÜLER
HABER CADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın