Erzurum'dayız
Erzincan'dan 5 saatlik yolculuktan sonra Erzurum istasyonuna akşam saat 20.00'de vardık. Erzurum'da tren 3 saat turistik yerlerin gezilmesi için mola veriyor ve bu mola sırasında gezmek isteyenleri otobüsle tur yaptıracak kişiler daha Erzincan'da trende organizasyon yaparak katılmak isteyenlerin isimlerini telefonla alıyorlar. Hay hay dedik, nereye gideceğimizi bilmeden 3 saatte hele de gece nereyi gezeceğiz. Hediyesi kişi başı 300 TL.
Erzurum Kongre binasındayız
Trenden indik, gardan çıktık hop iki otobüse doluştuk, ilk durak bu ükenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Erzurum Kongresi'ni topladığı müze binasını ziyaret etmek. Gerçekten harika bir bina. Öğretmen ve Müze kartı olanlar ücretsiz girebiliyor. Kartı olmayanlar kişi başı 60 TL ödeyerek bilet alıyor. La arkadaş bizi götüren organizasyondaki kokartsız rehbere Basın Kartı geçerli değil mi? diye sordum. Yok demez mi, benim sigortalar attı, o hışımla grubu yararak öne geçtim, kartımı gösterdim. Geçersiz dese var ya ortalığı yıkacağım. Görevli hemen 'Buyrun' dedi, enim öfkem şaşkınlığa dönmez mi!...
Hemen ikinci kata fırladım, grup da çıktı, rehber kongre toplanmasını anlatıyor. Ben dinlemiyorum ki, zaman yok, çatır çutur tarihi sıraları, tavanları çekiyorum. Sanki kongre bir hafta önce yapılmış her yer o gün kü gibi. İnsanın tüyleri diken diken oluyor. Başta Rauf Orbay olmak üzere Kurtuluş Mücadelesini veren paşaların oturduğu sıralar ve adlarının yazılı olduğu metal plakalar. Elbette salonun başında ise Mustafa Kemal Paşanın kongre üyelerine konuştuğu masa ve fotoğrafı.
Erzurum Konresi nasıl yapıldı?
Erzurum Kongresi, 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum'da toplanan kongredir. 17 Haziran'da Vilâyât-ı Şarkıye Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum şubesi tarafından toplanan Erzurum Kongresi, Erzurum Umûmî Kongresi veya Umûmî Erzurum Kongresi olarak da anılır. Kongreye çoğunluğu işgal altındaki 5 doğu ili Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van'dan gelen 62 delege katılmış; 2 hafta süren kongrede alınan kararlar kurtuluş mücadelesinde izlenen çizgide önemli ölçüde belirleyici olmuştur. Kongreyi geçici başkan olarak Erzurum delegelerinden Hoca Raif Efendi açmış, yoklamanın ardından yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa kongre başkanlığına getirilmiştir. Aslında Kongre görüşmelerinin 10 Temmuz'da başlaması öngörülmüş, delegelerin bir bölümünün anılan tarihte Erzurum'a gelememesinden dolayı ertelenerek 23 Temmuz'da görüşmelere başlanılmıştır.
Erzurum Kongresi'nin önemi ve özellikleri
Manda ve himaye reddedilerek ilk kez ulusal bağımsızlığın koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. İlk kez millî sınırlardan bahsedilmiş ve Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı anda Türk vatanı olan topraklarının parçalanamayacağı açıklanmıştır. Toplanış şekli bakımından bölgesel olmasına karşın aldığı kararlar bakımından millî bir kongredir. İlk defa geçici bir hükûmetin kurulacağından bahsedilmiştir. Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi'ne bir ön hazırlık çalışması niteliğindedir. İlk kez başkanlığını Mustafa Kemal'in yaptığı dokuz kişilik bir Temsil Heyeti oluşturuldu. Bu Temsil Heyeti bir hükûmet gibi görev yapacaktır. (Temsil Heyeti'nin görevi TBMM'nin açılmasına kadar devam edecektir.). Erzurum Kongresi'nin bir önemi de Batı Anadolu'da Yunan kuvvetlerine karşı mücadele eden Kuvâ-yi Milliye üzerinde büyük moral etkisi yapmış olmasıdır. Erzurum Kongresi, Mustafa Kemal'in sivil olarak görev aldığı ilk yerdir. Bölgesel bir kongredir.
Kongre binası
Kongre, 1881 yılında Mıgırdıç Sanasaryan tarafından kurulan ve Ermeni Kırımı'ndan sonra kapatılan Sanasaryan Koleji'nde gerçekleştirildi. Kolej, şehirdeki bir okul ve bölgenin öne çıkan bir Ermeni kültür merkeziydi. 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında merkezi İstanbul’da bulunan Vilâyât-ı Şarkiyye Müdâfaa-i Hukûk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum şubesiyle Trabzon Muhâfaza-i Hukûk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum’da birlikte düzenledikleri mahalli kongreye Maçka temsilcisi olarak İzzet Eyüboğlu katıldı. Bu kongrede Mustafa Kemal Paşa oy çokluğu ile başkanlığa, Maçka temsilcisi İzzet Bey ve Erzurumlu Hoca Raif Efendi başkan vekilliğine seçildi.
Mustafa Kemal Kongrede alınan kararları açıklıyor
Efendiler, Erzurum Kongresi 14 gün sürdü. Çalışmalarının sonucu, tespit ettiği tüzük ve bu tüzükteki hükümleri ilân eden bildiri maddelerinden ibarettir.Bu tüzük ve bildiri metni, zaman ve ortamın gerektirdiği bazı önemsiz ve ikinci derecede düşünce ve görüşler atlanarak incelenirse, birtakım köklü ve geniş çaplı ilkeler ve kararlara varmış oluruz.Müsaade buyurursanız, bu ilkelerin ve kararların bence, daha o zaman, nelerden ibaret olduğuna işaret edeyim:1- Millî sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz (Bildiri, madde 6; Tüzük madde 3’ün açıklaması: Tüzük ve bildiri’nin l’inci maddeleri lûtfen okunup incelensin…)2 Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükûmeti’nin dağılması halinde, millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir. (Tüzük madde 2 ve 3; Bildiri, madde 3)3 — İstanbul Hükûmeti vatanı koruma ve istiklâli elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükûmet kurulacaktır. Bu hükûmet üyeleri millî kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet-i Temsiliye (38) yapacaktır. (Tüzük, madde 4; Bildiri, madde 4)4-Kuva-yı Milliye’yi (39) tek kuvvet olarak tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır
Mustafa Kamel Paşanın konuşmasının devamı yine google amcada mevcuttur.
Cağ kebabına hücum
Müzeden ayrılarak Erzurum'un meşhur cağ kebabını yemeye gidiyoruz. Trendeki menü hariç iki gündür peynir ekmek yemişim. Her kes aç desem yalan olmaz. İki otobüs 90 kişi daldık restorana. Yer büyük, hizmet hızlı, zaten zamanla yarışıyoruz. Cağ kebabı geliyor tek tek veriliyor, la bitti, öbürü geliyor, o da bitti, hadi 3'üncü de geldi. Tamam dedim bir tane daha yersem sıkıntı olacak. Tek bir kadayıf dolması istedim, ardından iki bardak çay. Hani derler ya midemiz bayram etti. 5 cağ kebabı, salata, ezme, iki ayran bir tatlı hesap 550 TL. Bence iki kişi için uygun. Yine doluştuk otobüse, hızlıca Çifte Minareli Medrese'ye gittik. Harika bir yapı ve ışıklandırma.
Çifte Minareli Medrese
Çifte Minareli Medrese (Hatuniye Medresesi), Selçuklular dönemine aittir. Bu tarihi eser günümüze kadar varlığını koruyabilmiş ve bulunduğu şehrin sembolü haline gelmiştir. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. Yıllardır burayı görmek isterdim ve malesef gece ziyaret etmek bana denk geldi. Ben bu tür aksiliklere artık alışığım!...
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın kızı Hüdâvent Hatun tarafından 1253 yılında yaptırılmış olan bu tarihi yapı, Anadolu'nun en büyük sanat şaheserlerinden biridir. Hüdâvent Hatun'dan dolayı "Hatuniye Medresesi" olarak da adlandırılır. Erzurum şehir merkezinde, Erzurum Ulu Camii bitişiğindeki alanda, Erzurum Kalesi ve Saat Kulesi ile karşı karşıya bir konumda yer almaktadır. Ancak karanlıkta ve zaman kıtlığından ne kaleyi ne saat kulesini çekebildim.
Usta çırak minareden atlayarak intihar ediyorlar
Bilge Seyidoğlu’nun kitabında gördüğümüz ve çokça bilinen efsaneye göre ise. Meşhur çifte minarelerin biri usta biri de çırağı tarafından yapılmaktadır ve çırağın işi zamanla ustasından daha gösterişli bir şekil almaktadır. Gerçekten de ustanın yaptığı sağ minareye göre sol minare daha sade ve daha kolay işçilikli bir halde yükselmektedir. Sadelikle çalışan usta bunun farkına varmış, gerçi çırağını da biraz kıskanmış ama bu hususta fazlaca da konuşmamış belki konuşmayı gururuna yedirememiş. Nihayetinde yaptığı işin farkında olan çırak da giderek bir gurura kapılıp ustasını geçtiğine ve kendisinin ondan daha da usta olduğuna inanmaya başlamış. Zira yükselen minarelere bakan halk da daha çok çırağın işini seyredermiş. Rivayet göre çok sıcak bir günde yine minarelerde çalışma devam ederken bu gurur içindeki çırak, öteki minarede çalışan ustasına seslenerek su ister olmuş. Bu hal karşısında gururu incinen ve çokça üzülen usta, yüzyıllardan beridir çokça söylendiği şekilde; "Usta idim oldum şegirt, Al bardağı suya seğirt." diye eseflenerek kendisini minareden aşağıya atmış. Bunu gören çırak ise hatasını fark edip, bu hale daha da fazla üzülerek "Ustam gitti ben ne dururum?" diyerek peşi sıra o da kendini diğer minareden aşağıya atmış. Çalışan işçiler bu olaya çok üzülmüşler ve işi yarım bırakarak gitmişler. Böylece minarelerin inşası da yarım kalmış. O günden bugüne tamamlanmamıştır.
Bahse konu bu rivayeti destekleyen birtakım mimari ve ustalık farkları bu tarihi yapıda göze çarpmaktadır. Çifte Minareli Medrese'nin sağ yarısı çırak, sol yarısı ise usta tarafından yapılmıştır. Sağ yarısındaki sütunlar, duvar kenarları ve diğer detaylar daha işlemeli ve gösterişli iken, sol yarısı sadedir. Çifte Minareli Medrese hakkında Evliya Çelebi'nin şu sözleri ise oldukça manidardır; "Bu cami termim / tamir edilse kürre-i arzda misali bulunmaz bir eser olur."
Oltu taşı tespih 2 Bin TL'den başlıyor
Tabii yine rehber turdakileri etrafına toplamış tarihçesini anlatıyor, ben de her zaman ki gibi sağa sola koşturup medreseyi kadraja sığdırmaya çalışıyorum, zaten gece. Tripotla fotoğraf çekmem, sevmem de. İso'yu yükselt, diyaframı aç, kadrajı ortala, nefesini tut, tlink. Çek babam çek. 10 dakika sonra haydi otobüslere yine doluştuk. bu kez eski Erzurum Evlerinin olduğu sokağa hareket ettik. Kentte 15 adet kalan ve iç içe bir ailenin çoluk çocuğuyla yaşadıkları Erzurum Evlerine de giriş de müzeler gibi ücretliymiş ancak ücret ödemedik onu yerine gezme karşılığı çay kahve hesabı ödeyerek giriş yaptık. Evler birbirinin içi içine geçmiş çeşitli bölümlerden oluşuyor. O dönemin kap kacakları, yer sofaları, halılar, kilimler, yine o dönemin insanlarının mankenler üzerinde giydiği kıyafetler, tandır, kiler vs. Çaylarımızı içip hemen karşıdaki oltu taşı tespih ve hediyelik eşyaların satıldığı çarşıya giriyoruz. Burada da Erzurum'un ünlü Oltu taşından yapılma kimi tespih, kimi yüzük, kolye vs. beğendiklerini satın aldılar. Ben de bir Oltu taşı tespih almak istedim ama 2 Bin TL'den başladığını öğrenince şaşırdım. Ardından tekrar otobüslere ve hızlıca Erzurum tren garına yetişmek için yola revan olduk. Saat 11.00'de tren Kars'a doğru hareket etti, tabii hemen yatağı çekip vurdum kafayı yattım, lokomotif inletiyor ortalığı, bir müddet cebelleştikten sonra kafaya takmamaya çalışarak motor gürültüsünü ninni gibi hissederek uykuya geçtim.
Genco SABANCI
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın