Don Kişot’u bilirsiniz değil mi ? Cervantes’in ünlü romanı.
Hafızalarımızı biraz irdeleyelim, bakalım nasıl bir romandı.
Don Kişot okuduğu romanlardan etkilenerek kendini şövalye zanneder. Şehir şehir dolaşarak bütün kötülükleri ortadan kaldırmaya ve insanları mutlu etmeye karar verir. Evindeki paslı, eski zırhı tamir eder ve atına binerek Sanço Panza’yla maceralı bir yolculuğa çıkar. Yolda karşılaştığı yel değirmenlerini kötü devler olarak görür ve onlara saldırır. Koyun sürülerini ordu zannederek zayıf tarafın yardımına koşar. Yaşadığı birtakım maceralardan sonra bütün bu olanların hayal ürünü olduğunu fark ederek köyüne döner ve hayatının sonuna kadar burada yaşar.
Don Kişot; dünyada ki bütün kötülüklerle savaşmaya karar vermiş, fakat neyin iyi, neyin kötü olduğunun muhakemesini hiç yapmamış, iyi kalpli aynı zamanda sakar ve sevimli bir kahramandır. Benim anlatmak istediğim aslında Don Kişot değil, anlatmak istediğim hayallerinin peşinden koşanlardır.
Eğer cesaretiniz varsa hayallerinizi yaşamanız mümkün.
Hayalinizin ne olduğunu bilmiyorum. Gerçekleştirmek için uğraşırken ne kadar hayal kırıklığına uğradığınızla da ilgilenmiyorum. Sizin hayalinizle ilgili tek söyleyeceğim onun mümkün olduğu.
Hemen hemen hepimiz hayallerimizin peşinden koşmak isterken ne kadar zor olduğunu gördük. Hayatımızı değiştirmenin hep bedelleri oldu, hep zordu. Defalarca başarısız olduk, kendimizden şüphe eder olduk. Yine denedik yine başarısız olduk ama tüm bunlar hayallerimizi ne kadar istediğimizi gösterdi aslında bize.
Bir çok insan okula gider, çalışır, aile kurar, ev alır ve ölür. Bir çok insan büyümeyi, kendilerini geliştirmeyi, kendilerini zorlamayı ve hep daha ileriyi hedeflerler. Bir çok insan içinde bulunduğu durumdan şikayet eder ama çoğu onu değiştirmek için bir şeyler yapmaz. Bir çok insan hayallerini gerçekleştiremez. Neden biliyor musunuz? İlk sebebi başarısızlık korkusudur “Ya işler ters giderse” İkinci sebebi ise başarının korkusudur “Ya her şey yolunda giderse ama ben bunu taşıyamazsam ” En iyiyi hak etmediğini düşünen insanların korkusudur bu.
Diğer insanlarla o kadar çok zaman geçiriyorsunuz, onların sizden hoşlanmasını sağlamak için çok fazla zaman harcıyorsunuz, onları kendinizi tanıdığınızdan daha çok tanıyorsunuz. O insanları öğreniyorsunuz, haklarında bilgi ediniyorsunuz, onlarla takılmak ve hatta onlar gibi olmak istiyorsunuz. Asıl mesele şu, onlara o kadar çok yatırım yapıyorsunuz ki kendinizin kim olduğunu unutuyorsunuz.
Yalnızca hayallerinin peşinden koşan insanlar için hayat farklı anlamlara sahiptir. Diğer insanlara bakarak hayatın sizin için ne anlam ifade ettiğini bulamazsınız. Bunu bulamadan da hayallerinizin peşinden gidemezsiniz. “Doğru” insan olduğunuza inanmaya başladığınızda yapmanız gereken kendinizi diğer insanlardan ayırmaya başlamaktır. Onları taklit ederek değil, sadece kendiniz olarak hayallerinize ulaşabilirsiniz.
Eğer hala hayallerinizden bahsediyorsanız, eğer hala hedeflerinizden bahsediyorsanız yapmanız gereken tek şey ilk adımı atmaktır. Yarın değil, sonra değil tam da şu anda.
Bu haftalıkta yazımızın sonuna geldik. Haftaya başka bir konuda buluşmak üzere.. Hoşçakalın, ama hep dostça kalın…
CELAL KODAMANOIĞLU
GENEL YAYIN KOORDİNATÖR
Yorum Yazın