Mardin gezimizin ardından ertesi gün sabah erkenden otobüsümüzle yola koyulduk. İstikamet Şanlıurfa. Urfa girişinde polis noktasında durdurulduk ve tüm yolcuların GBT'si incelendi. Ardından kapanmadan önce Göbeklitepe'ye yetiştik. Burada müze kartı olmayanlar hemen müze kartlarını aldılar. Turnikelerden geçerek, tepeye götürecek minübüsleri 5-10 dakika bekliyorsunuz, ring yaparak askeri koruma alanı olan Göbeklitepe'ye taşıyorlar.
Dünyanın gözü burada
Göbeklitepe'ye vardığımızda 12 Bin yıl önce yapılmış taş kalıntıları görünce, başka bir boyuttaymışsınız hissine kapılıyorsunuz. 12 Bin yıl öncesini hayal edip 21. yüzyıla ışınlanmış gibi oluyorsunuz. Yerleşim yeri olarak kullanılmadığı bilinen ve tapınmaya hizmet eden Göbeklitepe, şaşırtıcı anıtsal mimarisiyle 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine girdi. Türkiye'de ise '2019 Göbeklitepe Yılı' ilan edildi. Henüz küçük bir bölümü çıkartılan Göbeklitepe, yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirdi. Dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi sayılan Göbeklitepe ile dinsel inanışın yerleşik yaşama geçişteki etkisi kanıtlandı.
Harran Ovası'na hakim bu tarih öncesi yerleşimin sınırlı bir bölümü kazılsa da, sıra dışı bulguları Neolitik Çağ'la ilgili pek çok bilgiyi altüst etti. Şanlıurfa'nın Örencik Köyü yakınlarındaki Göbeklitepe kazılarını 1995'te Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt başlattı ve 2014'deki ölümüne dek 20 yıl sürdürdü. Göbeklitepe; avcı-toplayıcı yaşamı, tarım ve hayvancılığa geçişi, tapmak mimarisi ve sanatın doğuşunu anlamamıza önemli katkılar sağladı. Varlığını M.Ö. 8 bin dolaylarına kadar sürdürdükten sonra terk edildi. Başka ya da benzer amaçlarla kullanılmadı.
Dayanan en eski tapınma merkezi
Göbeklitepe'deki en ilginç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabilen 'T' formlu anıtsal dikilitaşlardır (Steller). Bu gizemli dikilitaşların 10-12 tanesi dairesel planda dizilerek araları taş duvarlar ile örülmüştür. Ortadaki bir çift karşılıklı büyük dikilitaş ile çevresindeki dikilitaşlar yuvarlak ya da oval kapalı mekânlar oluşturur. Kazılar neticesinde bu mekanların altı tanesi ortaya çıkarılmış olsa da jeomanyetik ölçümlerle bu mekanların 20'yi bulduğu biliniyor.
Dikilitaşların çoğunda insan, hayvan ya da soyut semboller var. Taşa işlenen bu en eski rölyeflerin yanı sıra üç boyutlu hayvan kabartmalarına da rastlanıyor. Gövdesinde el, kol ve parmak motifleri bulunan dikilitaşlarsa stilize insan heykelleri olarak yorumlanıyor. Karşılama bölümünden kazı alanına servislerle bir dakikada ulaşılıyor. Girişteki animasyon ve bilgilendirmeler kaçırılmayacak türden. A,B,C ve D olarak bölümlendirilen kazı alanı, yürüyüş gezi güzergahı ile çevrilmiş ve üstü kapatılmıştır.
Şanlıurfa ilinin 18 km kuzeydoğusunda, Haliliye ilçesine bağlı Örencik köyü yakınlarında yer alan Neolitik bir arkeolojik sit alanı olan ve MÖ 9600–9500 civarına tarihlenen Göbeklitepe, dünyanın şu ana kadar bilinen en eski tarihî yapısıdır. Bazı popüler kaynaklarda "tarihin sıfır noktası" nitelendirmesiyle de anılmaktadır. Yapıt, dünyanın bilinen en eski megalitleri olan taş sütunlarla, bir dizi büyük dairesel yapıdan oluşmaktadır. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a ait olduğu düşünülen bu yapıda T biçimindeki 10-12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları ise taş duvarlarla örülmüştür. Yapının merkezinde daha yüksek boyda olan iki dikilitaş, karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, eller ve kollar, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir. Bölgede yapılan kazılarda çıkartılan bazı heykel ve taşlar, günümüzde Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.
Söz konusu motifler, yer yer bir süsleme olmayacak kadar yoğun olarak kullanılmıştır. Bu kompozisyonun bir çeşit anlatım veya bir mesaj ifade ettiği düşünülmektedir. Hayvan motiflerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban eşeği ve akbaba en sık görülen motiflerdir. Bir yerleşim yeri değil, kült merkezi olarak tanımlanmaktadır. Buradaki kült yapıların tarım ve hayvancılıkla yakın ilişkili olan son avcı grupları tarafından inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda bölgenin en erken kullanımının Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a, yani günümüzden en az 11.600 yıl öncesine dayandığı ileri sürülmektedir.
Söz konusu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmaktadır. Özellikle D yapılı merkez dikilitaşlarının gövdesinde bulunan insan el ve kol motifleri, bu konudaki her türlü şüpheyi yok etmektedir. Bundan ötürü "dikilitaş" kavramı, işlev belirtmeyen yardımcı bir kavram olarak kullanılmaktadır. Esasen bu "dikilitaş"lar, insan vücudunu üç boyutlu olarak betimleyen stilize tarzda yontulardır.
Bununla birlikte, Göbeklitepe'deki en eski faaliyetlerin tarihlendirme olanağı şimdilik yoktur; fakat bu anıtsal yapılara bakıldığında Paleolitik Çağ'a kadar uzanan, birkaç binyıl daha eskiye, epipaleolitik döneme kadar giden bir geçmişi olduğu düşünülmektedir. Göbeklitepe'nin bir kült merkezi olarak kullanımının MÖ 8000 tarihine kadar devam ettiği ve bu tarihten sonra terk edildiği, başka veya benzer amaçlarla kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
Bütün bunlar ve kazılarda ortaya çıkarılan anıtsal mimari, Göbeklitepe'yi eşsiz ve özel bir yapı kılmaktadır. Bu bağlamda, UNESCO tarafından 2011 yılında Dünya Mirası geçici listesine alındı ve 2018'de kalıcı listeye girdi. Bölgede benzer nitelikte başka arkeolojik sit alanlarının bulunmasından sonra 2021'de Göbeklitepe'nin de dahil edildiği bu arkeolojik sit topluluğuna Taş Tepeler adı verildi. Tepede ziyaret edilen bir yatır bulunması dolayısıyla yerel olarak "Göbekli Tepe Ziyareti" olarak bilinen yükselti, yaklaşık 1 km uzunluğundaki bir kireçtaşı plato üzerinde, 300x300 metrelik bir alanı kaplayan 15 metre yükseklikte bir tepedir. Platoda kült yapıların yanı sıra, taş ocakları ve işlikleri de bulunmaktadır.
Buluntuların ortaya çıkarıldığı alan; batısında sarp kenarlı bir sel yatağı bulunan, kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan, aralarında hafif çökmeler bulunan, yapı 150 metre kadar olan kırmızı toprak yükselti grubudur. En yüksek iki tepecikteki mezarlar ortaya çıkarılmıştır.
Ovaya bakış
Urfa bölgesindeki Yeni Mahalle, Karahan, Sefer Tepe ve Hamzan Tepe gibi merkezlerde T biçiminde sütunların yüzeyde bulunduğu, Nevali Çori höyüğündeki kazılarda da benzer mimari ögelerin ortaya çıkarıldığı, dolayısıyla Göbeklitepe'nin bu merkezlerle ilişkili olabileceği de ileri sürülmektedir. Söz konusu merkezlerde saptanan sütunların Göbeklitepe'de ortaya çıkarılanlardan daha küçük (1,5-2 metre) olduğuna da dikkat çekilmektedir. Sonuç olarak, Urfa bölgesinde Göbeklitepe'nin tek inanç merkezi olmayabileceği, birkaç inanç merkezi ve kült yapının daha olabileceği görüşü ortaya atılmaktadır. Fakat bu noktada önemli olan konu, diğer yerleşimlerde daha küçük boyutlu dikilitaşların Göbeklitepe'nin daha geç tabakası ile benzerlik göstermesidir.
Keşfedilişi
Göbeklitepe, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi'nin yürüttüğü “Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Projesi” (Prehistoric Research in Southeastern Anatolia) yüzey araştırmalarında tespit edilmiştir. Olağan ve doğal görünmeyen birkaç tepe, insan eliyle yapıldığı kesin olan binlerce kırık çakmak taşı döküntüsüyle kaplıydı. Yapılan yüzey araştırmaları sırasında höyük yüzeyinden toplanan buluntulara dayanılarak buranın Biris Mezarlığı (Epipaleolitik) ve Sefer Tepe 1 (Paleolitik ve Epipaleolitik), Sefer Tepe 2 (Çanak Çömleksiz Neolitik) gibi bölgenin önemli yerleşimlerinden biri olabileceği sonucuna varılmış ancak başka bir çalışma yapılmamıştır. Bölgeden ilk kez, 1980 yılında yayımlanan Peter Benedict'in "Survey Work in Southeastern Anatolia" adlı makalesinde söz edilmiştir. Ancak yine de üzerinde durulmamıştır. Daha sonra 1994 yılında Heidelberg Üniversitesi'nden Klaus Schmidt tarafından bölgede bir araştırma daha yapılmıştır. Sitenin anıtsal karakteristiği ve buna bağlı olarak arkeolojik değeri ancak o zaman dikkat çekmiştir.
Kazı çalışmaları ise 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden (DAI) Harald Hauptmann'ın bilimsel danışmanlığında yapılan yüzey araştırmasından sonra başlatılmıştır. Hemen ertesinde yine Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve Klaus Schmidt'in bilimsel danışmanlığında kazılar başlatılmıştır. 2007 yılından itibaren ise kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararlı kazı statüsüyle ve yine Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Klaus Schmidt'in başkanlığında devam ettirilmiştir. Projeye Alman Heidelberg Üniversitesi Tarihöncesi Enstitüsü de katılmıştır. Yıllarca süren ayrıntılı kazı çalışmaları, Neolitik Devrim'i ve hazırlayan zemini yeniden yazmayı sağlayacak güvenilir bilimsel sonuçlar sağlamıştır.
Baştan beri kazı çalışmalarına başkanlık eden Klaus Schmidt, ana hatlarıyla, yüzey tabakası dışında II. ve III. Tabakadan söz etmektedir. Schmidt'e göre III. Tabaka, T şeklinde 10-12 dikilitaş ve onları içine alan yuvarlak duvarlar ile bunun merkezinde daha yüksek ve karşılıklı yerleştirilmiş iki dikilitaştan oluşan yapılarla temsil edilen tabakadır ve daha eskidir. II. Tabaka ise bir veya iki daha küçük dikilitaşın yer aldığı -bazılarında dikilitaş yoktur- dikdörtgen planlı daha küçük ölçekli yapılarla temsil edilir. III. Tabaka'yı Çanak Çömleksiz Neolitik A olarak, II. Tabaka'yı ise Çanak Çömleksiz Neolitik B'nin erken ve orta evresine yerleştirmektedir. Schmidt, III. Tabaka'nın MÖ 10. binyıla, daha yeni tabakanın ise MÖ 9. binyıla tarihlenmesi gerektiğini belirtmektedir. Ancak III. Tabaka'daki henüz ortaya çıkarılmış yapılardan alınan malzemenin radyokarbon tarihlendirmesi, bu yapıların birbirleriyle tam olarak çağdaş olmadığını göstermektedir. En erken tarih D Yapısı'ndan gelmektedir. Bu verilere göre D Yapısı MÖ 10. binyıl ortalarında inşa edilmiş ve aynı binyılın sonlarında terk edilmiştir. C Yapısı'nın dış duvarı, D Yapısı'ndan daha sonraki bir tarihte, A Yapısı ise her ikisinden de sonra yapılmış gibi görünmektedir. Ancak bu değerlendirmeyi tam olarak doğrulamak için daha fazla veri gerektiği de kabul edilmektedir.
Koruma altında
Göbekli Tepe, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun koruması altındadır. Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'nün 27.09.2005 tarihli ve 422 numaralı kararıyla I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir.
Göbekli Tepe'de süren kazı çalışmalarının son birkaç senelik uygulamasında, yapıların ve bölgenin ortaya çıkarıldığı gibi korunmasına ve sergilenmesine yönelen çalışmalar geliştirilmiştir. Duvarlar ve dikilitaşlar, kumaş, elenmiş toprak, ahşap konstrüksiyon ve tel örgü hatlarıyla korunmaya çalışılmaktadır. Ancak yine de uzun dönemde yağmacılığın ve dış çevre koşullarının tehdidi, buradaki yapıların ve arkeolojik eserlerin özel olarak korunmasını gerektirmektedir. Bu gerekliliğin bir cevabı olarak Küresel Miraslar Fonu, 2010 yılında Göbekli Tepe'nin korunması için çok yıllıklı bir çalışma programı yapılacağını açıklamıştır. Bu yöndeki çalışmaların Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, Şanlıurfa Belediyesi, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Alman Araştırma Fonu'yla işbirliği içinde yürütülmesi öngörülmektedir. Bu girişimde amaçlanan, ortaya çıkarılan yapıların ve çevresinin yönetimi için yeterli bir düzenlemenin oluşturulmasına, uygun gelecek bir koruma planının belirlenmesine, sergilenecek eserlerin hava koşullarından korunmasını sağlayacak bir koruma örtüsünün yapılmasına destek olmak ve gerekli girişimleri yapmaktır. Bu çerçevede proje ekibi için gereken tesislerin, ulaşım hatlarının ve park yerlerinin, ziyaretçi alanlarının yapımı, durumun gerektirdiği kadar geniş anlamda turizm altyapısının geliştirilmesi planlanmaktadır. 2024 yılında örenyerini 709 bin kişi ziyaret etti.
Taş Tepeler
Göbeklitepe'nin keşfinden sonra bölgede yapılan yüzey araştırmalarında Neolitik Çağ' 'a ait birçok sit alanı daha bulunmuştur. 2019 yılında Karahantepe'nin detaylı araştırılması sonrası Göbeklitepe'nin benzersiz olmadığı, bölgede benzer nitelikte birçok yerin olduğu ortaya çıktı. 2021 yılında Göbeklitepe'nin de dâhil olduğu bu arkeolojik sit alanı topluluğuna Taş Tepeler (diğer adı Neolotik Çağ Araştırmaları Projesi) adı verildi. Proje 2021 yılında tanıtılırken proje kapsamındaki arkeolojik sit alanı sayısının 12 olduğu, proje başkanı Necmi Karul'un 2022'de katıldığı bir söyleşide 4 tane benzer sitin daha bulunduğunu söyleyip, Taş Tepeler'in toplamda 16 arkeolojik sit alanından oluştuğu belirtildi. Bu arkeolojik sitlerinin büyük kısmı tepelik alanlarda olduğu için projeye Taş Tepeler adı verildi. Yolunuz Şanlıurfa'ya düşerse muhakkak Göbeklitepe'yi görmenizi tavsiye ederim.
Genco SABANCI
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın